Eski Kafaları Yeni Normlarla Terbiye
İnsanoğlu doğar, büyür ve ölür. Bu süreç hep aynı şekilde işler. Sürecin ana hatları bunlar olsa bile sosyal ve psikolojik gelişmeler bu sürecin gidişatını daha iyi olma veya daha kötü olma arasında değiştirebilir.
İnsanoğlu doğar, büyür ve ölür. Bu süreç hep aynı şekilde işler. Sürecin ana hatları bunlar olsa bile sosyal ve psikolojik gelişmeler bu sürecin gidişatını daha iyi olma veya daha kötü olma arasında değiştirebilir. Yaşamın her alanında bazı doğrular vardır. Ancak bu doğrular herkes için genelgeçer olmak zorunda değildir. Öyle ki eskiden sıcak mahalle ortamına alışmış bir bireyi apartman şemasına alıştırmak zor olacaktır. Çünkü onun için genelgeçer olan mahallenin sıcaklığıdır.
Konuya ana hatlarıyla başladıktan ve asıl öğretmek, göstermek istediğimizi gösterdikten sonra durumu daha iyi kavrayacaksınız. Toplumların ana yapıtaşlarından biri de şüphesiz siyasettir. Kişiler çeşitli ideolojilerin altında birleşerek “dava” diye adlandırdıkları soyut bir kavram üzerinden hayatlarını şekillendirir. Bir nevi hayat felsefeleri bu siyasi düşünce ile birebir olmasa bile yakındır. Sözüm ona muhafazakar bir aileden gelmiş bir bireyi aksine seküler bir aile ortamında yetişen bir bireye açıklamak zordur. Oluşturulan ideolojiler öylesine katı bir hal almıştır ki çözümü ayrılıkta bulurlar.
Başlıkta anlatılmak istenen şey de bunlara benzerdir. Eski kafalardan kastım, yeniye körü körüne veya öyle/böyle kapalı olan kimselerdir. Hal böyleyken ve zaman su gibi akarken bazı normlar değişmeye ve gelişmeye devam ediyor. Tam bu anda ise insanların tüm boyutları ile bu değişime ayak uydurmaları, onu içselleştirmeleri gerekiyor. 1930’lu yıllarda Atatürk’ün teşviki ile altyapısı kurulan ve daha sağlam temellere dayandırılan “kadın” haklarının şimdilerde karşılığına bir bakalım. Seçme seçilme hakkı verilen ve toplumun her noktasında en ufağından en büyüğüne yeri sağlamlaştırılan “kadın”ların canice nasıl katledildiklerine bakalım. Zaman geçti, yerleri sağlamlaşan bazı kavramlar zamanın değişebilirlik alanına göre değişti. Kadına verilen değer, yanlış politikalar ve yanlış sistem uygulamaları ile gözle görülür biçimde azaldı. Cezaların caydırıcı olmaması, kadınların ötekileştirilmesi ve yönetim erkinin kadına değer verildiğini söylemesine karşın sistemsel değişiklikler yapmaması toplumun kanaatinde de kadının yerini önemli ölçüde değiştirdi. Bittabi bunca aksilik ve hatta kötü ilerleyişe rağmen kendini geliştirmeyi bilen güçlü kadınlarımız da var.
Her alanda yüzde 1’lik bir iyileşmenin sistem çapında daha büyük ve güçlü iyileşmelere gebe olacağını söylemek yanlış olmaz. Küçücük görülen bu değişimler aslında daha büyük değişimlerin habercisi konumundadır. Eski kafaları yeni normlarla terbiye etmek oldukça meşakkatli bir iştir. Ancak bunun hayata geçirilmesi ile toplumun kalkınması arasında korelasyonel bir ilişki olduğu da söylenebilir. Sistemin vadettiği her ne olursa olsun, en azından bireysel anlamda gelişim sağlanmalıdır. Kadına verilen değerin ölçümünü salt yasalar ile yapamayız. Kadına verilen değerden hareketle diğer bütün alanlarda da kişisel gelişimi önceliğe almalı, ve toplumun gelişiminin kalıcılığını sağlamalıyız. Eski kafaları çağdaş normlar ile terbiye etmek mümkündür. Üstün gayret, istek ve doğru uygulamalar ile bunun sağlanması kaçınılmazdır. Toplumların gelişimi de insanların gelişimi gibidir, doğar, büyür ve ölür.
Bu bağlamda yapılması gereken açıktır. Genelgeçer eski kanunlarla hayatlarını sürdüren bireylere yeni ve çağdaş normları anlatmalıyız. Gelişim kaçınılmazdır ancak önemli olan onu ne kadar istediğiniz ve bu uğurda neler yaptığınızdır. Dünyayı bir günde değiştiremeyiz, tıpkı insanlar gibi.
Daha adil bir Türkiye ve Dünya mümkün, gayretlerinizle...
0 Yorum